Ah o Yeşilçam yok mu hepimizin
deli gibi sevdiği defalarca
izleyip bıkmadığı hatta her izleyişte aynı zevki aldığı o muhteşem eski Türk
filmleri…
Yeri geldi onlarla kahkalarla güldük
yeri geldi ağladık yeri geldi replikleri ya da hareketleri tuhaf geldi ama hiç
vazgeçmedik hep ayrı yerleri oldu bizim için, şimdiki hiçbir film yerlerini
tutamadı, aynı sıcaklığı veremedi belki şimdi ki kadar olanak yoktu ama başka
bir samimiyet vardı o dönemdeki filmlerde… Ne kadar eski olmasına rağmen
çekildiği tarihler şu dönemde çoğunu ezbere biliyoruz ve aynı tatla izliyoruz
bu da onların ne kadar başarılı olduğunun bir kanıtı sanırım…
Ya hepimizin aklına kazınan o
karakterler hiç değişmedi. Erol Taş & Aliye Rona yeşilçamın kötü karakterleri,
Hulusi Kentmen&Adile Naşit tontonları, Münir Özkul Mahmut Hocası, Kemal
Sunal, Şener Şen, Halit Akçatepe en komikleri, Kadir İnanır maçosu, Ediz Hun en
kibarı, Tarık Akan çapkını, Türkan Şoray sultanı, Hülya Koçyiğit kınalı
yapıncağı… Ve daha niceleri hepsi böyle kazındı aklımıza, çünkü o kadar içten, samimi
ve başarılıydılar ki onları bu rolleriyle bütünleştirdik ve sevdik. Eminim ki
bizden sonraki nesilde onları tanıyacak, bilecek, anacak ve bu eski filmlerini
aynı zevkle izleyecek.
Ve Yeşilçam aşkları ne kadar
çoğumuz dalga geçsek de bence en güzel, en temiz en gerçek aşklarmış, hepsi o kadar
içtenmiş ki birbirlerine ulaşmaları belki zormuş ama doludizgin yaşamışlar
aşklarını,ve bize o dönemin aşklarının saflığını en güzel şekilde yansıtmışlar
filmlerinde, şimdi de bir sürü aşk filmi çekildi elbette ki çoğu da başarılı
ama benim için sanırım Yeşilçam aşklarının yeri ayrı, daha içten ve samimi
geliyor.Kendi aşklarımız bile o kadar sıradanlaştı ki “aşk” kelimesi anlamını yitirmeye başladı, önemsizleşti
adeta ,ben o dönemin aşklarına özeniyorum ve inanıyorum.
Umarım hepimizin onların da dediği gibi “ayrı
dünyaların insanı” olmadığımız, “pembe panjurlu ev” hayalini
kurduğumuz aşkımızın olması ümidiyle.
Duygu Ergovan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder