24 Şubat 2015 Salı

“Sevdim de vermediler” ağlaşması değil “Ben seni hiç sevmedim” yalanı

Tango; Aşkın ve tutkunun dansı… Tangoyu sadece dans olarak düşünmek ona haksızlık olur sanırım. O içinde aşk, öfke, kin, nefret, hırs bütün duyguları barındırır.

Tangoyu yapıyor olmak ya da bilmek yetmez her dans gibi onu da hissetmek gerek, tangoya başlandığınız an tüm düşüncelerinizden arınmalısınız, kafanızdaki her şeyi yok etmelisiniz, o an o orda sadece siz ve partneriniz olmalı. Hissetmek ve yaşamak gerek…
Tıpkı “aşk” gibi. Aşk içinde nasıl tün duyguları barındırıyorsa tango da aynen öyledir, onu hissetmek hatta yaşamak gerekir. Tango yaparken etraftaki her şeyi silin yok edin sadece orda siz varmışçasına yapın ki içine girebilirsiniz böylece de tam olarak odaklanmış olursunuz.



Tango için denilmiş ki;  “ele geçirilemeyenler arasında sessiz bir kavga... Beraber bir tuzağın koynuna düşmeyi çok isteyen ve bunu ilk kimin söyleyeceğini yoklayan bir kadınla bir adamın dansı... Çok korkan belli etmeyen iki kişinin birbirine meydan okuyuşu” “Sevdim de vermediler” ağlaşması değil “Ben seni hiç sevmedim” yalanı. Kim önce dökülecek kim önce teslim olacak sınanması.
Erkek kadına tuzaklar kurar. Kadın da o tuzaktan kurtulmaya çalışır. TANGO budur.
Tango’nun içinde tüm duygular olduğu gibi moda da vardır, aşkın rengi kırmızı olduğuna göre tango kıyafetlerinin rengi de genel olarak kırmızıdır, bayanlar onu tercih ederler ya da belki nefret, ihtirasın rengi siyahtır tercihleri, yani kıyafetlerde o anki ruh halini yansıtır.

Bütün bunlardan da anlaşılacağı gibi Tango içinde her şeyi barındırır, tango demek yaşamın ta kendisi demek. O halde gözlerinizi kapatın bilmenize gerek yok, partnere gerek yok sadece bir an hissedin, açın müziği ve yaşayın tangoyu. Yaşadığınız an kopamayacaksınız, sizin için aşkın tam kendisi olacak emin olun.



ERDEM KINAY RÖPORTAJ

“Müzik son derece de özgündür. Kuralları çiğnerseniz ceza gelmez.”

Müzik sektörüne girmenizde etkili olan temel unsurlar nelerdir?
Müzik benim yaradılışımda 
mevcut bir kavram. Bu yüzden aksi bir meslek düşünemiyorum bile.

Ailede sanatla uğraşan, sizi bu anlamda yönlendiren birileri oldu mu?
Ailede başka müzikle uğraşan yok ama yetenekleri var. Müziğe olan ilgim ailem tarafından çok küçük yaslarda fark edildi ve ciddi bir eğitim almak üzere yönlendirildim. Bugünkü başarımın en büyük nedeni doğru yönlendirilmem ve eğitim almamdır.


Sibel Can, Demet Akalın, Kenan Doğulu, Tarkan, Hande Yener, Hadise gibi pek çok ünlü isimle çalıştınız. Bu kadar ünlü ve başarılı isimle çalışmanın güzel yanları olduğu gibi, sizi zorlayan yanları da oldu mu? 
Hepsi birbirinden ünlü ve profesyonel sanatçılar ve hepsinin ayrı ayrı mizaçları var. Ama söz konusu müzik olunca tüm çalışmalar çok keyifli geçiyor. Zorluklar zaten iyi bir iş için olması gereken bir unsur. Önemli olan onları aşabilmek. İşte o zaman iyi bir netice alıyorsunuz.

Şu ana kadar çalışmaktan en çok keyif aldığınız ünlü isimler kimlerdir?
Öyle bir ayrım yapamam. Tüm sanatçı dostlarıma elimden gelenin en iyisini yapmak için mücadele veririm. Bir prodüksiyon yaparken ve üzerinde çalışırken genelde yalnız çalışırım. Bu sebeple okuma kayıtları dışında sanatçı dostlarımla çok fazla mesaim yoktur.


Konservatuar mezunu olarak, eğitimin önemini soracak olursak neler söylemek    istersiniz?
 Müzik, öğrenimi hiç bitmeyecek bir sanat dalıdır. Ne kadar bilgi sahibi olursanız  olun, hala öğrenecek bir şeyler vardır. Ben her gün bir şey öğreniyorum. Keyifli tarafı  da bu zaten, hiç bitmiyor. Klasik belki ama eğitim şart!


 Sanatçıların zaman zaman albümlerinde tarz değişikliği olabiliyor. Bir pop  sanatçısı, pop rock ya da rocka kayabiliyor.(Nilüfer) Bununla ilgili  


düşünceleriniz nelerdir?

Sonuçta yapılan şey yine müzik. O yüzden derim ki, tarz ne olursa olsun siz onu iyi bir şekilde sunuyorsanız, takdir görecektir. Aksi durumlarda bu bir kariyerin yok oluşuna da neden olabilir. İyi olan kazanır.

 Ödüllerinizden bahsedecek olursak şu   ana kadar almış olduğunuz ödüllerinizin   içerisinde sizi en çok heyecanlandıran hangisi oldu?
Hepsi aynı şekilde heyecanlandırdı. Hepsi çok özel. Daha anlamlı, ayrı tutacağım bir     ödülüm yok.

Sanat dünyasında olmasına rağmen çok göz önünde olmayan bir evliliğiniz var.     Bunu nasıl koruyorsunuz?
  Ben işini de evinde yapan birisi olarak zamanımın çoğunu evimde ailemle            geçiriyorum. Bununla alakalı olabilir. 

Aranjörlük dışında almış olduğunuz teklifler ve değerlendirmeyi düşündüğünüz   projeler var mı?
Eğer kasıt ettiğiniz müzik dışında başka bir   sanat dalıysa, almadım.


  Sizin için özel anlam taşıyan eşya ya da batıl inançlarınız var mıdır?
  Yoktur. Ama bana ait olan her şey çok değerlidir.

  Günlük hayatta neler yapmaktan hoşlanırsınız?
  Çalışmak, öğrenmek, müzik. Benim için günlük hayat bunlardan ibarettir.

 Sizce müziğin olmazsa olmaz kuralları var mıdır?
 Muhakkak vardır ama. Son derece de özgündür. Kuralları çiğnerseniz ceza    gelmez.

  Uzun yıllar sektörde olmanıza    rağmen, son yıllarda göz önünde  olmanızın sebebi nedir?
 Uzun zamandır müzik sektöründeydim  ama genelde sadece ismim bilinirdi.  Proje  albümleri ile tanınır oldum. Artık  kendi sahne performanslarım ve video  kliplerim var. Bu da tanınırlığımda büyük rol oynamaktadır.



RÖPORTAJ: DUYGU ERGOVAN

11 Şubat 2015 Çarşamba

TÜRK KAHVESİNİN HİKAYESİ

                      HİKAYESİ DE TADI DA BİR BAŞKA


    En güzel aile, dost sofralarına eşlik eden, uzun zamandır görmediğimiz kişilerle görüşme bahanemiz olan, kızlarımızı onun eşliğinde verdiğimiz, 40 yıl hatırı olan, fallarına umut bağladığımız ‘’Türk Kahvesi’, ilk olarak Türkler tarafından keşfedilen, kahve hazırlama ve pişirme metodunun adı. “Kahve” ve “kahvehane” sözcüklerinin birleşiminden oluşan kahvehane sözcüğüne Türk adının eklenmesi ile ifade ediliş biçimi. Özel bir tadı, köpüğü, kokusu,  pişirilişi, ikramıyla kendine özgü bir kimliği ve geleneği vardır. Telvesi ile ikram edilen tek kahve türüdür. Genel olarak su ve lokumla ikram edilir. 



   PEKİ NEDEN SU?

   Osmanlı zamanında eve misafir geldiğinde kahveyle birlikte su getirilirmiş. Misafir toksa kahveyi alırmış. Açsa suyu. Tabii o zaman hemen sofra kurulurmuş. Böylece çok ince bir nezaketle anlaşılırmış.





   KÖPÜKLÜ OLMASI ŞART

   Kız istemelerde de hepimizin bildiği, artık gelenek haline gelmiş olan genç kızın istemeye gelen aileye ‘’Türk Kahvesi’’ ikramıdır. Çünkü Türk kahvesinin köpüğünü tutturmak oldukça dikkat isteyen bir iştir. Aynı zamanda o kahveyi dağıtmak da "istemeye gelinen hanım kız" için eksi veya artı puan getirisidir. Genç kız kahveyi bol köpüklü yapmışsa, kahveyi dağıtmaya kayınpederinden başlamışsa bu hanım kızımızın efendi ve de becerikli olduğunun kanıtıdır.

    Genç kızlar damat adayına kahvesini ‘’tuzlu’’ ikram eder, artık bu da bir gelenek haline gelmiştir, eli mahkum damat adayı o kahveyi içmek zorundadır. Şimdilerde çok yaygın olan tuzlu kahve’nin eski adetlere göre bir anlamı olduğunu biliyor muydunuz? 


     EĞER KAHVE TUZLU İSE?

     Tatar, Özbek ve Afgan geleneğinde kız istemeye gelen öncelikle misafirdir ve olabildiğince iyi ağırlanır. Evlilikte kızın gönlü varsa ne ala, ama yoksa kahveye tuz konur. Tuzlu kahveyi içen damat bu aileye damat olamayacağını ilk ağızdan öğrenmiş olur, kızı kaçırmaya falan kalkmaz. Yani kahve "bu kahveyi ben yaptım. Sana varmaya niyetim yok, ailemin de bundan haberi var. Kahvenizi içip fazla uzatmadan gidin" cevabının en nazik tezahürüdür. 


   Tadıyla, verdiği mesajlarıyla, gelecekten haberleriyle, 40 yıl hatırı ile hepimizin vazgeçilmezidir, Türk Kahvesi. En güzel sohbetlerinize eşlik etmesi dileğiyle, bol köpüklü Türk kahveleriniz olsun, afiyet olsun.


DUYGU ERGOVAN


10 Şubat 2015 Salı

CENK TORUN RÖPORTAJ


CENK TORUN

“Benim karakterimin uygun olduğu iki mesleği ben buldum. Oyunculuk ve Restaurant işletmeciliği.”

Televizyon ekranlarından sonra sizi bu güzel restoran işletmecisi olarak gördük. Restoran işletmek nereden aklınıza geldi?

Öncelikle teşekkür ederim. Ben zaten Turizm ve Otelcilik mezunuyum oyunculukla birlikte iletmecilik de yaptım uzun süre fakat 2008’den beri işletmecilik hayatımda biraz daha ön plana geçti oyunculuğa ara vermek durumunda kaldım. Ama oyunculuğu da çok özledim saklamaya gerek yok.

Çılgın Bediş dışında oynamış olduğunuz başka projelerde oldu bunlardan biraz bahsedebilir misiniz?

İlk olarak Yıldız Tilbe'nin Delikanlım klibinde oynayarak oyunculuk kariyerime başlamış oldum. Kandemir Konduğun yazdığı Palavra Aşklar ilk dizimdi komedi olan proje çok uzun ömürlü olmadı. Ardından Number One TV’nin açıldığı dönemde TV programı yaptım. Sonrasında Çılgın Bediş serüveni başladı. Çılgın Bediş bittikten sonra Fatma Girik ve birçok değerli oyuncudan oluşan bir kadroyla Benim için ağlama isimli bir dizi çektik. Bu dizi sonrası vatani görevimi yapmak üzere askere gittim. Döndükten sonra Babamın ölümüyle bir süre daha uzak kaldım. Kendimi toparladıktan sonra Büyük Günahlar, Köpek, Melekler adası gibi dizilerde rol aldım. Hepimiz kardeşiz, Gözleri Ömre Bedel, Fadik intikam peşinde TV filmlerinde oynadım. Şarkı söylemek lazım isimli yarışmada da yarışmacı olarak yarıştım.   

İnsanlar sizi Çılgın Bediş’in yakışıklı aşkı Oktay olarak tanıyor ve hatırlıyor. Televizyon ile ilgili yeni projeleriniz var mı?

Eskisi kadar sık olmasa da arada birtakım proje teklifleri geliyor. Fakat ben bu kadar aradan sonra iyi bir proje ile izleyici karşına çıkmak istiyorum. Bu yüzden sabırla tamam bunda bende yer almak isterim diyebileceğim bir proje bekliyorum.

Çok başarılı bir oyuncusunuz. Sinema filmlerinde de sizi görmek isteriz daha önceden yapmış olduğunuz projeler var ama yakınlarda da bir sinema filmi projesi olacak mı?

Sinema projesi en son Özgür Özberk arkadaşımın çektiği filmde ona destek olmak amacıyla yer aldım. Yakınlarda da görüştüğüm birkaç film projesi var. Hayırlısı diyelim.

Sence sizin karakteriniz hangi mesleğe daha uygun? Meslekle karakterin uygun olması ne kadar önemli?

Benim karakterimin uygun olduğu iki mesleği ben buldum. Yiyecek içecek işini severek yapıyorum. Oyunculukta aynen öyle. Meslekle karakterin uygun olması çok önemli eğer uyuşmazlık varsa hem başarılı olamazsınız hem de mutsuz olursunuz. Ama maalesef ülkemizde herkes istediği karakterine uygun işi yapabilme şansını elde edemiyorlar. Farklı bir bölümden mezun olup çok daha başka bir iş ile ilgilenmek mecburiyetinde kalabiliyorlar. Bu durum gerçekten üzücü.

Bir röportajınızda Kurtlar Vadisi dizisinin teklifini geri çevirdiğiniz için üzüldüğünüzü okumuştum. Bunun sebebi nedir?

Evet mafya dizisi bu, tutmaz bu iş diye düşünerek görüşmeyi bile reddetmiştim. Sonrasında işi izleyince keşke dedim içimden 10 yıldır devam etmesi de cabası. 

Ünlüler camiasında arkadaşlıkların gerçek olmadığı söyleniyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ya evet bu hep söylenir. Fakat benim çok güzel dostlarım ve arkadaşlarım var. Birkaç çürük yüzünden genelleme yapmamak lazım bence.

Son olarak söylemek istediğiniz şeyler var mı?

Eski Yeşilçam oyuncularına sahip çıksınlar, iyi ve kaliteli projeleri seyretsinler ve desteklesinler, tiyatroya oyunlarına gitsinler. Spor yapsınlar. 

RÖPORTAJ: DUYGU ERGOVAN