"Gesi Bağları" ve Hikayesi
Ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı, hayat şartları, yaşanılanlar, zaman ayıramama derken yazmayı ihmal etmişim. Tabii bu durumda iş değişikliği yapmanın da etkisi var sanırım.Aslında her şey bahane,sırf zaman ayıramamak, aslında yazmanın bana ne kadar iyi geldiğini unutmuşum. Ve uzak kalarak hata etmişim neyse zararın neresinden dönersek kardır :) Şimdi gelelim konumuza.
Geçen fark ettim ki ben araştırmayı yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyorum ve defalarca severek dinlediğim ''Gesi Bağları'' türküsünün hikayesini çok merak ettim ve araştırdım. Bir site de çok güzel anlatmışlar. Ve işte hikayesi ve Gesi Bağları...
Kayseri’nin Gesi köyünde yaşayan bir genç kız, evlilik çağına geldiğinde, onu istemeye gelenler uzak köyden bir aile olarak genç kıza talip olurlar. Genç kız ve genç erkek birbirlerini sever ve evlenir. Genç kız, uzak yere gelin gittiği için hüzünlenir. Gelin gittiği köyde, annesinden uzakta yaşamaya alışamaz. Eşinden ve ailesinden eziyetler görmeye başlar. Huzuru kaçar. Çocuğu olur. Çocuğuyla oyalanmak ister ama başaramaz. Annesinin hasreti içine dağlar.
Aylardır annesinden haber alamayarak, hüzünlü bir şekilde köyden dışarı çıkamayarak beklemek zorunda kalır. Bir gün, kendi köyünden haber gelir. Annesinin vefat ettiğini öğrenir. Çok üzülür, manevi olarak yıpranır.Gesi köyünün, kaldığı köye kadar uzanan geniş ve güzel bağları arasında, Gesi Bağları türküsünü söyleyerek dertlenir ve ağıt yakar. Kavuşamamanın hüznünü yüreğinde hisseder.
Bundan yıllar önce, insanların yolculukları binek hayvanları ile uzun sürelerde yaptığı, elektriğin, telefonun, motorlu ulaşım araçlarının olmadığı devirlerde, insanlar için hayat günümüzdeki kadar kolay değildi. Teknolojinin getirdiği günümüz imkânlarının bir anda olmadığını düşünün… Günümüzde temel ihtiyaç olan çamaşır makinesi, buzdolabı, elektrikli süpürge, cep telefonunu bırakın telefon bile yok… Saatler hatta dakikalarla ifade edilen sürelerde gidilebilen yerlere gün ya da günler süren yolculukla türlü tehlikeleri göze alarak gidilebildiğini düşününün. Ne kadar zor değil mi? Özellikle genç nesiller için temel ihtiyaç olan ve kolaylıkla aileleri tarafından alınan cep telefonlarının olmadığını bile düşünmek en büyük işkencedir. İşte öykümüz hayatın teknoloji nimetlerinden yoksun olduğu ancak insan ilişkilerinin, toplumsal dayanışmanın yeterince önemli olduğu, bu dönemlerde geçiyor…Daha sonra ona ne oldu bilinmiyor ancak feryadını tüm insanlığa miras bıraktığı türkü ile dillendirmeyi başarmıştır. Anadolu insanı bu türküyü ondan almış, onu ve türküsünü bağrına basmış, ölümsüzleştirmiş. İşte o türkünün sözleri ;
Geçmiş dönemlerde bir ailede kız çocuğu doğduğu zaman ona ölü gözüyle bakarlarmış. Zira o dönemlerde bu çocuk büyüdüğünde başka bir eve gelin gidecek ve belki ailesi ile bir daha hiç görüşemeyecek… Kendi evinde misafir, gelin gittiği evde ise yabancı olarak, dışarıdan gelen “gelin” olarak muamele görecek… Bir mecliste sessizlik oldu mu “kız doğmuş gibi neden sessizsiniz” denmesi ya da her tarafın ışıklandırıldığı bir ortamda “oğlan doğmuş gibi neden her taraf yanıyor” denmesi kız çocuğunun daha doğarken kaderinin ne olacağını gösterir gibidir.
Vaktiyle köyün birinde kaderi daha doğarken yazılan bir kız çocuğu dünyaya gelir. Kendisi için hiç de kolay olmayan bir dünyaya gözlerini açar. Genç kız olup evlenecek çağa geldiği zaman ise Gesili bir delikanlıya gönlünü kaptırır. Delikanlı da onu beğenir. İki gönül bir olunca büyükler yola düşer. Delikanlın ailesi Gesi ’den kalkıp kızın köyüne gider ve kızı isterler. Adetler töreler derken düğün günü gelir çatar. Bir yanda sılası bir yanda sevdiği… Yüreğe söz dinletmek zordur. O da dinletemez ve gönlünün açtığı yola seve seve koyulur ve düşer kocasının peşinden Gesi yollarına…
Gesiye girerken yollar ayrıldıBindim arabaya başım çevrildiSelvi saçım sol yanıma devrildiÖlüm olamasın ayrılık olsunBize sebep olan içten vurulsunİlk günler, cicim ayları, elbette her evlilikte güzeldir. İlk zamanlar sevdiği yanında mutlu bir hayat sürmeye başlar. Yaşamak için yemek, yemek içinde para gerekli. Hayatın idamesi için çalışmak gerekli. Eğer ekip biçecek toprak da yoksa insan gurbete mahkûmdur. Sevdiği de evin erkeği, çalışmak zorunda… para kazanmak zorunda… Mecburen evinden ayrılıp çalışmaya gurbete gider. Elleri kınalı taze gelin, her ne kadar durumdan mutsuz olsa da, kaderine boyun eğer.
Gesi bağlarının gülleri maviAyrıldım yârimden gülemem gayriAlımı yeşilimi giyemem gayriYas tutsun ellerim kına yakamayayımKör olsun gözlerim sürme çekemeyeyimAyrılığın ilk günlerinde yaşama hevesini canlı tutan yar mektupları gelin kıza taze kan olur.. Ancak gel zaman git zaman sevdiğinden gelen iki satır mektuplarında ardı kesilmeye başlar.
Gesi bağlarında has nane biterBana bir hal oldu ölümden beterSevdiğimin ettiği canıma yeterYaz yaz mektubu postaya bırakVaramam yanına yollar uzakSevdiğinin yadigârı çocuk da dünyaya gelince hayat evli, çocuklu ve yalnız bir kadın için tüm zorluklarını göstermeye başlar…
El kadar anlımda türlü türlü yazım varEvvel başımdı şimdi körpe kuzum varBir rivayete göre kocası gurbette vefat eder, bir başka rivayete göre de başka bir kadınla evlenip hayatına orada devam eder. (Türkünün özgün metninde buna dair bir ibare bulunmamaktadır.)
Kocasından haber alınamayınca, kocasının ailesi ile yaşamaya da mecbur kalır. Çünkü köyüne gidemez artık, kız çocuğu evine geri ancak kefeniyle dönebilir… Bir de çocuk var.. ya çocuktan ayrılık ya da her türlü cefaya katlanmak… Hani dedik ya kadın kendi evinde misafir, gelin gittiği evde de sonradan gelen yabancı olarak hayatını sürdürmeye devam eder diye. Ancak bu yabancı olma halini kocasının ailesi de fazlasıyla hissettirir. Bir yandan kayınvalidesi, diğer yandan kayınbabası ona hayatı zindan ederler. Ancak o tüm olan bitenleri alın yazısı olarak nitelendirir...
Gesi bağlarında gülünen çayırAna ben ölüyorum başını çevirKaynatam imansız güveyin gâvurNe diyeyim ağlayayım alın yazısıKader böyle imiş onmaz bazısı.
Gesi bağlarından dolanıyorum
Yitirdim yarimi amman aranıyorum
Yitirdim yarimi amman aranıyorum
Yitirdim yarimi amman aranıyorum
Yitirdim yarimi amman aranıyorum
Bir çift selamına güveniyorum
Gel otur yanıma hallarımı söyleyim
Halımdan bilmiyor ben o yari neyleyim
Gel otur yanıma hallarımı söyleyim
Halımdan bilmiyor ben o yari neyleyim
Gesi bağlarında üç top gülüm var
Hey Allahtan korkmaz sana da bana ölüm var
Ölüm var sa bu dünyada zulüm var
Hey Allahtan korkmaz sana da bana ölüm var
Ölüm var sa bu dünyada zulüm var
Bu türkü benim için hep bambaşka olmuş, beni dinlerken hep hüzünlendirmiştir. Şimdi hikayesiyle daha da bambaşka bir hal aldı. Hadi siz de önce hikayesini okuyup, sonra arkanıza yaslanıp öyle dinleyin bu türküyü. Ne dersiniz? :)
https://www.egitimsistem.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder