26 Aralık 2019 Perşembe

YENİ YIL

2020




  Yeni yıl...yılın en sevdiğim zamanı,her yer ışıl ışıl,süslenmiş, kimi birbirini mutlu etmek için çabalıyor, hediyeler alıyor, e tabii indirimler de var :) süslenmiş çam ağaçları ve milli piyango bileti... yani umut. Benim için hatta çoğumuz için yeni bir yıl "umut" demek tertemiz hiç yaşanmamış sürprizlerle dolu bir yılın başlangıcı.


     Beni tanıyanlar iyi bilir, yeni yıl dönemi çekilen Noel filmlerine de bayılırım, hatta bu ara bayağı abartmış her akşam izlemiş bile olabilirim :) Nedense ruhuma iyi geliyor öyle filmler. Genelde her yer süslenmiş, bembeyaz kar yağmış,mutlu insanlar, barışan insanlar, kavuşan aşıklar... vb. Konular böyle. Keyifli bence, siz de kendinizi kötü hissediyorsanız bence bir tanesini seçip, izleyin derim. İnanın daha keyifli hissedeceksiniz.
   Bu akşam daha önceden de izlemiş olduğum bir filmi tekrar izledim. Sonunda söylenenlere hiç dikkat etmemişim. Bu akşam dikkatimi çekti ve sizinle o kısmı paylaşmak istedim.

   "Bazen dünyada kontrol edemediğimiz çok şey var gibi hissedersiniz: depremler,seller, realite programları. Önemli olan kontrol edebildiklerimizi hatırlamak. Bağışlama, ikinci şanslar, yeni başlangıçlar gibi, Çünkü dünyayı yalnız bir yerden çıkarıp güzel bir yer haline getiren tek şey... 'Sevgi'dir. Her şekilde sevgi. Sevgi, bize umut verir. Yeni yıl için umut." 


     Ne güzel anlatmış, yeni yıl benim için de eskide kalan kırgınlıkları geride bırakmak yepyeni bir yıl için umutla başlamak. Bembeyaz bir sayfayla.Umudunuzu hiç bir zaman kaybetmeyin, sevgiden ve iyi niyetten hiç ayrılmayın. Emin olun kazanan siz olacaksınız.

     2020 yılı hepimize sağlık,huzur, yettiği kadar para getirir umarım.:)

Sevgilerle;

Duygu Ergovan




Kaynak: "New Year's Eve"( Yılbaşı Gecesi) Filmi
     
     

23 Aralık 2019 Pazartesi

'' GESİ BAĞLARI'' ve HİKAYESİ

      

"Gesi Bağları" ve Hikayesi



      Ne kadar uzun zaman olmuş yazmayalı, hayat şartları, yaşanılanlar, zaman ayıramama derken yazmayı ihmal etmişim. Tabii bu durumda iş değişikliği yapmanın da etkisi var sanırım.Aslında her şey bahane,sırf zaman ayıramamak, aslında yazmanın bana ne kadar iyi geldiğini unutmuşum. Ve uzak kalarak hata etmişim neyse zararın neresinden dönersek kardır :) Şimdi gelelim konumuza.
      Geçen fark ettim ki ben araştırmayı yeni şeyler öğrenmeyi çok seviyorum ve defalarca severek dinlediğim ''Gesi Bağları'' türküsünün hikayesini çok merak ettim ve araştırdım. Bir site de çok güzel anlatmışlar. Ve işte hikayesi ve Gesi Bağları...

    

         Kayseri’nin Gesi köyünde yaşayan bir genç kız, evlilik çağına geldiğinde, onu istemeye gelenler uzak köyden bir aile olarak genç kıza talip olurlar. Genç kız ve genç erkek birbirlerini sever ve evlenir. Genç kız, uzak yere gelin gittiği için hüzünlenir. Gelin gittiği köyde, annesinden uzakta yaşamaya alışamaz. Eşinden ve ailesinden eziyetler görmeye başlar. Huzuru kaçar. Çocuğu olur. Çocuğuyla oyalanmak ister ama başaramaz. Annesinin hasreti içine dağlar.
Aylardır annesinden haber alamayarak, hüzünlü bir şekilde köyden dışarı çıkamayarak beklemek zorunda kalır. Bir gün, kendi köyünden haber gelir. Annesinin vefat ettiğini öğrenir. Çok üzülür, manevi olarak yıpranır.
Gesi köyünün, kaldığı köye kadar uzanan geniş ve güzel bağları arasında, Gesi Bağları türküsünü söyleyerek dertlenir ve ağıt yakar. Kavuşamamanın hüznünü yüreğinde hisseder.



Bundan yıllar önce, insanların yolculukları binek hayvanları ile uzun sürelerde yaptığı, elektriğin, telefonun, motorlu ulaşım araçlarının olmadığı devirlerde, insanlar için hayat günümüzdeki kadar kolay değildi. Teknolojinin getirdiği günümüz imkânlarının bir anda olmadığını düşünün… Günümüzde temel ihtiyaç olan çamaşır makinesi, buzdolabı, elektrikli süpürge, cep telefonunu bırakın telefon bile yok… Saatler hatta dakikalarla ifade edilen sürelerde gidilebilen yerlere gün ya da günler süren yolculukla türlü tehlikeleri göze alarak gidilebildiğini düşününün. Ne kadar zor değil mi? Özellikle genç nesiller için temel ihtiyaç olan ve kolaylıkla aileleri tarafından alınan cep telefonlarının olmadığını bile düşünmek en büyük işkencedir. İşte öykümüz hayatın teknoloji nimetlerinden yoksun olduğu ancak insan ilişkilerinin, toplumsal dayanışmanın yeterince önemli olduğu, bu dönemlerde geçiyor…
Geçmiş dönemlerde bir ailede kız çocuğu doğduğu zaman ona ölü gözüyle bakarlarmış. Zira o dönemlerde bu çocuk büyüdüğünde başka bir eve gelin gidecek ve belki ailesi ile bir daha hiç görüşemeyecek… Kendi evinde misafir, gelin gittiği evde ise yabancı olarak, dışarıdan gelen “gelin” olarak muamele görecek… Bir mecliste sessizlik oldu mu “kız doğmuş gibi neden sessizsiniz” denmesi ya da her tarafın ışıklandırıldığı bir ortamda “oğlan doğmuş gibi neden her taraf yanıyor” denmesi kız çocuğunun daha doğarken kaderinin ne olacağını gösterir gibidir.
Vaktiyle köyün birinde kaderi daha doğarken yazılan bir kız çocuğu dünyaya gelir. Kendisi için hiç de kolay olmayan bir dünyaya gözlerini açar. Genç kız olup evlenecek çağa geldiği zaman ise Gesili bir delikanlıya gönlünü kaptırır. Delikanlı da onu beğenir. İki gönül bir olunca büyükler yola düşer. Delikanlın ailesi Gesi ’den kalkıp kızın köyüne gider ve kızı isterler. Adetler töreler derken düğün günü gelir çatar. Bir yanda sılası bir yanda sevdiği… Yüreğe söz dinletmek zordur. O da dinletemez ve gönlünün açtığı yola seve seve koyulur ve düşer kocasının peşinden Gesi yollarına…
Gesiye girerken yollar ayrıldı
Bindim arabaya başım çevrildi
Selvi saçım sol yanıma devrildi
Ölüm olamasın ayrılık olsun
Bize sebep olan içten vurulsun
İlk günler, cicim ayları, elbette her evlilikte güzeldir. İlk zamanlar sevdiği yanında mutlu bir hayat sürmeye başlar. Yaşamak için yemek, yemek içinde para gerekli. Hayatın idamesi için çalışmak gerekli. Eğer ekip biçecek toprak da yoksa insan gurbete mahkûmdur. Sevdiği de evin erkeği, çalışmak zorunda… para kazanmak zorunda… Mecburen evinden ayrılıp çalışmaya gurbete gider. Elleri kınalı taze gelin, her ne kadar durumdan mutsuz olsa da, kaderine boyun eğer.
Gesi bağlarının gülleri mavi
Ayrıldım yârimden gülemem gayri
Alımı yeşilimi giyemem gayri
Yas tutsun ellerim kına yakamayayım
Kör olsun gözlerim sürme çekemeyeyim
Ayrılığın ilk günlerinde yaşama hevesini canlı tutan yar mektupları gelin kıza taze kan olur.. Ancak gel zaman git zaman sevdiğinden gelen iki satır mektuplarında ardı kesilmeye başlar.
Gesi bağlarında has nane biter
Bana bir hal oldu ölümden beter
Sevdiğimin ettiği canıma yeter
Yaz yaz mektubu postaya bırak
Varamam yanına yollar uzak
Sevdiğinin yadigârı çocuk da dünyaya gelince hayat evli, çocuklu ve yalnız bir kadın için tüm zorluklarını göstermeye başlar…
El kadar anlımda türlü türlü yazım var
Evvel başımdı şimdi körpe kuzum var
Bir rivayete göre kocası gurbette vefat eder, bir başka rivayete göre de başka bir kadınla evlenip hayatına orada devam eder. (Türkünün özgün metninde buna dair bir ibare bulunmamaktadır.)
Kocasından haber alınamayınca, kocasının ailesi ile yaşamaya da mecbur kalır. Çünkü köyüne gidemez artık, kız çocuğu evine geri ancak kefeniyle dönebilir… Bir de çocuk var.. ya çocuktan ayrılık ya da her türlü cefaya katlanmak… Hani dedik ya kadın kendi evinde misafir, gelin gittiği evde de sonradan gelen yabancı olarak hayatını sürdürmeye devam eder diye. Ancak bu yabancı olma halini kocasının ailesi de fazlasıyla hissettirir. Bir yandan kayınvalidesi, diğer yandan kayınbabası ona hayatı zindan ederler. Ancak o tüm olan bitenleri alın yazısı olarak nitelendirir...
Gesi bağlarında gülünen çayır
Ana ben ölüyorum başını çevir
Kaynatam imansız güveyin gâvur
Ne diyeyim ağlayayım alın yazısı
Kader böyle imiş onmaz bazısı.     
   Daha sonra ona ne oldu bilinmiyor ancak feryadını tüm insanlığa miras bıraktığı türkü ile dillendirmeyi başarmıştır. Anadolu insanı bu türküyü ondan almış, onu ve türküsünü bağrına basmış, ölümsüzleştirmiş. İşte o türkünün sözleri ;


Gesi bağlarından dolanıyorum
Yitirdim yarimi amman aranıyorum
Yitirdim yarimi amman aranıyorum
Bir çift selamına güveniyorum
Gel otur yanıma hallarımı söyleyim
Halımdan bilmiyor ben o yari neyleyim
Gesi bağlarında üç top gülüm var
Hey Allahtan korkmaz sana da bana ölüm var
Ölüm var sa bu dünyada zulüm var
Atma garip anam beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime.



 Bu türkü benim için hep bambaşka olmuş, beni dinlerken hep hüzünlendirmiştir. Şimdi hikayesiyle daha da bambaşka bir hal aldı. Hadi siz de önce hikayesini okuyup, sonra arkanıza yaslanıp öyle dinleyin bu türküyü.  Ne dersiniz? :) 



Sevgiler
Duygu Ergovan




Kaynak: Gesi Bağları türküsünün hikayesi ve sözleri.
                https://www.egitimsistem.com/